İhsan Yüce

1929 yılında Elazığ’da dünyaya gelen İhsan Yüce, sanatla dolu bir hayatın temelini Anadolu’nun samimi insanlarının arasında attı. Hayata dair gözlemleri, yıllar sonra yazdığı senaryolara ve canlandırdığı karakterlere ilham kaynağı oldu. Onun oyunculuğunda yapaylığa, abartıya yer yoktu; her repliğinde, her bakışında hayatın ta kendisini bulmak mümkündü.

İhsan Yüce’nin sinema serüveni, Yeşilçam’ın en verimli dönemlerinde filizlendi. O dönemde sinema, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda halkın duygularını, sorunlarını ve umutlarını yansıtan güçlü bir iletişim aracıdır. Yüce de bu dünyaya hem oyuncu hem de yazar olarak katkı sağladı. Onun kaleminden çıkan hikâyeler, Anadolu insanının saflığını, mizahını ve mücadele gücünü anlatır. Kimi zaman bir köy ağasının yanında ezilen bir köylüyü, kimi zaman ise şehirde tutunmaya çalışan bir garibanı perdeye taşır.

Belki de en çok, senaryosuna katkı verdiği Kibar Feyzo filmiyle hatırlanır. Kibar Feyzo, sadece bir komedi değil; feodal düzeni, sınıf farklılıklarını ve toplumsal değişimi mizahi bir dille ele alan cesur bir filmdir. Yüce’nin kaleminden dökülen diyaloglar, hâlâ halk arasında atasözü gibi kullanılır. Onun hikâyeciliği, güldürürken düşündürmeyi başarır.

Oyunculuğuna gelince, İhsan Yüce’nin yüzünde samimiyetin bir ifadesi vardır. Onu gördüğünüzde bir dostu, bir komşuyu, bir mahalle büyüğünü hatırlarsınız. Bu yüzden rol aldığı her filmde izleyiciyle güçlü bir bağ kurar. Çöpçüler Kralı, Kapıcılar Kralı, Yoksul ve Züğürt Ağa gibi unutulmaz yapımlarda, yan rollerde dahi sahnenin ağırlığını taşır. Çünkü Yüce, bir sahnede birkaç dakika görünse bile o sahneyi gerçek kılmayı başarır.

Ne yazık ki, 1991 yılında henüz 62 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Ancak ardında bıraktığı onlarca film, yazdığı senaryolar ve sinemaya kattığı samimiyet, onu unutulmaz kılıyor. İhsan Yüce, hiçbir zaman şöhretin peşinde koşmadı; o, sanatını halk için, hayat için yaptı. Bugün bile onun oynadığı bir sahneyi izlerken, Yeşilçam’ın o içten, sahici havasını hissetmek mümkündür.

İhsan Yüce, Türk sinemasının en sade ama en derin karakterlerinden biridir. O, gösterişten uzak, ama her sahnesiyle kalbimize dokunan bir sanatçıydı. Belki de onu özel kılan tam da buydu: Her filminde bizden bir parçayı, bizi anlatması. Onun sayesinde, sinemanın sadece büyük yıldızların değil, halkın içinden çıkan gerçek insanların da hikâyesi olduğunu hatırlıyoruz.